Birileri tatlı hayatın dibine vurmuş, komünizm yoktan icat olmuş birşey değil.
Öte yandan bunu yapan "mahallenin delisi" Petro değil. Petro, şehre gelip beş yıl boyunca altmış metrekare tek katlı evde oturmuş, üstüne üstlük moda tabirle altmış metrekareyi "ev-ofis" yapmış. Yemekleri (popüler kültürümüzde Baltacı'yla andığımız) Katerina pişiriyormuş. Öyle yani. Şehrin merkezindeki Kışlık Sarayda oturmuş oturmasına ama şu an gördüğümüz saraylar (ya da sarayların şimdiki halleri) daha sonraki çar ve çariçelerin eserleri.
İyi fotoğraf makinemin pilini Moskova'da unutmuşum. Kötü kalitedeki resimlerimi de kullanarak gördüğüm kadarıyla özetleyeyim:
Yazlık Saray olarak adlandırılmasa da Petro'nun yazın yaşamak için tercihi Peterhof olmuş. Petro zamanında St. Petersburg'un içinde derin bir limanı olmadığı için stratejik nedenlerle limana nazır Peterhof'a saray yapmış, ancak sarayın bugün gördüğümüz -ve bazı belediye başkanlarımızın hiç görmemesini dilediğim- bugünkü fışkiyeli hali, Petro'nun kızı Yelizaveta'nın hükümdarlığı döneminin eseri.
Kışlık Saray, şehrin en bir merkezinde. Şu an gördüğümüz yapı, aynı noktadaki üçüncü saray. Bugünkü halini Yelizaveta ve 2. Katerina zamanında almış, 2. Katerina tarafından bir kısmı -bugün bildiğimiz gibi- Ermitaj adıyla müzeleştirilmiş. Bıkana kadar sanat eseri görebileceğiniz bir yapı, bunu ayrıca ele alacağım.
1905 yılındaki Kanlı Pazar olayı ve sonrasındaki gelişmeler nedeniyle şehiri tekinsiz bulan çar, Kışlık Saray'ı tamamen terkedip Tsarskoye Selo'ya (tr:Çar Köyü) Aleksandr Sarayı'na yerleşmiş. Diğer saraylara göre küçük bir yer, daha modern ama sade mobilyalı. "Mazlum çar" imajına zarar verdirmemek için orijinale çevirtmemiş de olabilirler. Restorasyon görüyor ama gezilebilir.
Çar Köyü'ne gitmeniz için asıl neden -yazlık saray olarak kullanılan- Katerina Sarayı. Söz konusu Katerina, Baltacı Mehmet Paşa'yla anıp kikirdediğimiz Katerina değil, g.tümüze giren Küçük Kaynarca Antlaşması ile anabileceğimiz Katerina. Sarayın adı öyle olsa da binayı yaptıran Petro'nun müsrif kızı Yelizaveta. Katerina, müsrif selefinin altın yaldızlarını kahverengimsi haki boyayla kapatmış. O boyanın rengi başka birşey ama neyse, kahverengimsi haki iyidir. Ne diyorduk... bahçeyi zaferlerine anıtlarla donatmış. Fotoğraftaki cami görünümlü Türk hamamı da böyle birşey.
Çar Köyü'ne gitmeniz için asıl neden -yazlık saray olarak kullanılan- Katerina Sarayı. Söz konusu Katerina, Baltacı Mehmet Paşa'yla anıp kikirdediğimiz Katerina değil, g.tümüze giren Küçük Kaynarca Antlaşması ile anabileceğimiz Katerina. Sarayın adı öyle olsa da binayı yaptıran Petro'nun müsrif kızı Yelizaveta. Katerina, müsrif selefinin altın yaldızlarını kahverengimsi haki boyayla kapatmış. O boyanın rengi başka birşey ama neyse, kahverengimsi haki iyidir. Ne diyorduk... bahçeyi zaferlerine anıtlarla donatmış. Fotoğraftaki cami görünümlü Türk hamamı da böyle birşey.
Özet olarak, halkın bataklıklar arasında ağa-okrasi düzeninde yaşayıp şalgam-lahana-çavdar ekmeği ile beslendiği bu coğrafyada her hükümdar kendi keyfine göre yaşamış. Sormayın yok sınıf çatışmasıymış proleteryaymış nereden uydurma şeyler diye, aha hepsi ortada.
İhtişamlı ve geniş balo salonlu Rastrelli sarayları ilgili bir diğer negatif nokta da binaların tren vagonu gibi dizilmiş odalardan oluşması. Bahçe planları şukela olsa da bina planı olarak çok orijinal değiller. Labirent yarısı Topkapı'yla kıyaslamıyorum bile, çağdaşı olan Avrupa saraylarının planları da böyle değil.
Ülkemizdeki -iyi ya da kötü- restore edilmiş tarihi eserler ile buradakiler arasında önemli bir fark var. Çarlığın yıkılmasını, 2. Dünya Savaşı'nı, Leningrad Kuşatması'nı yaşamak, sarayların bazılarını üç buçuk duvar halinde bırakmış. Bugün gördüğümüz eserlerin bazıları "fotoğraflardan bakarak" yeniden yapılmış şeyler. Restore edilmiş diyemiyorum, yeniden yapılmış daha uygun bir tabir. Tarihi kokladığınız kadar, tarihi temalı Disneyland'da geziyorsunuz yani.
Unutmadan, -sakal vergisiyle de bildiğimiz- Petro zamanın asilzadelerine gelip St Petersburg'da -belli ölçülere ve stile uygun- saray yapmalarını ve yılın yarısını şehirde yaşamalarını emretmiş. Bu nedenle Neva nehrinin ve kollarının yalıları ve şehrin içi birbirine benzer köşklerle dolu. Hemen örnekleyelim, Rasputin'i öldürmesiyle bildiğimiz Yusupov'un ailesinin şehirde üç köşkü var.