
Aşağıdaki ileti 4 Temmuz'u anlatıyor, ancak 6'sında yazıldı. Olduğu gibi anlatabilmişimdir umarım.
Sabah uyandığımda İremler alel acele gidiyordu, ancak bay bay yapabildik. Daha sonra evde olanlarla bir kahvaltı yapıp kendimi Gamla Stan'a -eski şehrin bulunduğu adaya- attım. Gamla Stan'da tüm yollar daracık, binalar eski görünümlü ama bir Viyana eskisi değil. Ortamda İsveçli sayısı çok az, sadece dükkan tezgahtarlarının bir kısmıyla kraliyet muhafızları İsveçli. Tamamen turistik bir yer. Bu nedenle de o kadar rahatsız edici. Hayat yok, böyle bir theme park'a gidilmiş de gezilmiş gibi. Muhafızlar bando çalıyor, millet çekiyor. Orada burada hediyelik eşyacı. Eski şehirden Drottningsgatan (İsveç vurgusuyla: Drootningsgootan) izlenilip şehir merkezine varılınca aynı tarihilikte ama daha insani bir yere varılıyor.
Dükkan tezgahtarlarının çoğu İsveçli değil. İsveçli, H&M, Ikea ya da Ericsson gibi bir yerde yönetici. Kafasına eserse bir sene ücretli izin alabiliyor. Yazın üstü açık arabayla geziyor, tahminen kışın da koltukları ısıtmalı başka birşeyle. Şehrin merkezindeki pazar yerindeki pazarcılar Türk. Dün gittiğimiz restoran insanları Asyalıydı. Beni şehre getiren otobüsün şoförü Müslüman Afrikalı. İsveçli, ülkesiyle problemi olan ya da olduğunu iddia eden herkesi bağrına basıp alt sınıf işlere vermiş. Duyduğum kadarıyla bizim malum terör örgütü de vakti zamanında üyelik sertifikaları basmış, İsveç'e siyasi sığınma adı altında gitmek isteyen vatandaşlarımıza parayla satmış.
Öğle yemeğini tiyatronun yanındaki çarşıda yedim. Çeşitli etnik yemek ve içki bulunabilen bir yer. Kululu bir işletmecinin kadınbudu köftelerinden alıp geze geze yedim. İçki işi de komik, milletin dengesizliğinden mütevellit İsveç alkolü -Finlandiya gibi- tek elden son kullanıcıya ulaşıyor. Systembolaget (kısaca system) denen devlet tekelinin Fin Alko'su gibi her yerde dükkanı var. Bunların bir kısmı gezilebilen, bir kısmı da gişeden alkol alınan yerler. Erken kapanıyorlar, pazarları açmıyorlar. Bizim siyah tekel bayisi poşeti gibi belirgin renkli poşetler veriyorlar. Vergi hayvan, Absolut 245 kron, neredeyse 60 milyon. Gişeden verenlerde de Q-matic var, İsveç'de hiçbir yerde sıraya girilmiyor, numara alınıyor. İnsanlar, diğer insanlarla sıradaki önde-arkada ilişkisini bile kurmak istemiyorlar.
Öğleden sonra, Gamla Stan tadımı aldığım bir sırada yeni ev arkadaşım geldiğini söyledi, onu otobüs terminalinden aldım. Önceki gün keşfedemediğim kocaman marketi bulup alışverişe başladım. Viyana'da severek yediğim ezmelerin Stockholm versiyonları hep domuzluymuş, Viyana ekibine sözüm şu: İçimde kaldı, Türkiye'ye gelirken ezme getirin ya.
6 yorum:
Ben de kisaca eklenti olayim Turan'in travelog'a. Zira pek keyifli yazmis. Simdi buralarda olsa soyle derdi:
Estonya insani (zaten topla topla 1 milyon civari) acik renkli, uzak ve de sokakta seni ittirecek kadar kaba. Ama her kuzey insan gibi sessiz ve sakin. Yiyecek icecek oldukca ucuz. Soz gelimi dun otelimizde (hostel degil otel) bi bardak birayi 2EEK(~2 YTL) aldik. Estonya mutfagina adim atmayi basaramadiysak da, genel olarak yemekleri basarili bulduk. Tallinn izlenimlerine Cumartesiden sonra devam edilecek.
Hangi ezmeler Turan ya. Daha Ankara'ya yolumun düşmesine çok var ama aklımızda bulunsun...
irem: Ya ittirme olayı stockholm'de de var.
Bu arada, saatten anlayabileceğin gibi koca gemiyi kaçırdım.
alper -- Ya benim kaldığım otelde kahvaltıda veriyorlardı, böyle kaz ciğeri ezmesi, süt danası ezmesi vs. şeklinde. Nutellanın şekersizi ve etlisiini düşün.
Burada da var benzerleri ama hepisi domuzlu. Belki orada da anlamadan yedik bitirdik, hadi neyse.
ya turan anca bogaza çalıştın şu tatilde. fıcı olacaz. bırak ezmeyi rejime girelim beraber.
ya utku'cum ne yapaydım?
Kıta Avrupası'nda Oxford vardı da biz mi gitmedik? :D
Yorum Gönder