2006-06-28

dresden'de dün..


Bu yazı da asenkron olarak hazırlandı. Sanırsam bundan sonra hep böyle, zaten asıl amaç gezmek :)

Dün Kathrin ve Barış sordu: "Ee, Dresden'de nereleri gezeceksin?". Ben de bugün için Altstadt'ı (Eski Şehir) gezeceğimi hatta becerebilirsem gezmeyi bitireceğimi söyledim. Tabi bu hesapta müze gezmek yoktu, bugün Kathrin'le Eski Ustalar resim galerisine gittik. Dresden'de gerçekten büyük bir kolleksiyon olduğu için eserleri Eski Ustalar ve Yeni Ustalar olmak üzere iki galeriye pay etmeyi uygun görmüşler. Klimalı ve aralarda dinlenme koltuklu olması nedeniyle müze hem benim hem de 8.5 aylık hamile Kathrin için iyi bir yer oldu. Yorulduğu için Kathrin bir süre sonra gitti, gerisini yalnız gezdim. Galerinin çoğunu bitirdim sanırsam, ancak bu benim üçbuçuk saatimi aldı, üstelik çıktığımda yürümekten yorulmuştum, herhalde bina içinde kilometrenin üstünde bir mesafeyi gittim. Eğer Ermitaj, Louvre ya da British Museum gibi büyük müzeler arasında adı geçmeyen Dresden müzesinin bir kısmı böyleyse ben onları düşünmek bile istemiyorum. Eser sayısı gerçekten çok, bazıları da çok ünlü şeyler. Müze, Rafaello'nun Sistine Madonna'sıyla övünüyor, ama bunun dışında bir sürü Rembrandt, Rubens, Botticelli, Tiziano resmi var. En üst katta -geçici mi kalıcı mı olduğunu anlayamadığım bir Cranach sergisi vardı. Bütün bunların maliyeti bana 6 euro oldu. Fotoğraf çekme izni olan 5 euro'yu vermektense 12 euro'ya bir kitap almayı tercih ettim. Viyana'da hem gezme zamanı olmadığı hem de maliyetli olduğu için Schönbrunn'un içini, İspanyol binicilik okulunu ya da benzeri bir yeri gezmemiştik. Burada hem zamanım bol hem de gezi hesaplı gibi.

Burada diğer gezilecek yerler olarak Yeni Ustalar galerisi, tamiratı bu sene içinde bitmiş olan Frauenkirche, Neustadt, VW Phaeton fabrikası ve Saksonya İsviçresi var. Bunların hangilerini gezebileceğimi ilerleyen günler gösterecek. Doğru zaman dilimini ayırdıktan sonra gitmek zor değil, Viyana'nınki kadar olmasa da Dresden'in de iyi organize edilmiş bir toplu taşıma ağı var. Elbe nehri merkezli bir şehir olması sebebiyle metro yerine tramvayı tercih etmişler. Tramvay vagonları sanki Eskişehir tramvayına göre daha geniş iç hacim sunuyor. Bilet kontrol sistemi Viyana'daki gibi şeref üstüne kurulu, biletin tipine göre ilk kullanım öncesi ya da sefer başına bir kez damgalatmak gerekiyor. Kontrol eden yok, ancak kontrole takılırsa kaçak yolcuyu -buradaki adıyla Schwarzfahrer- yüklü bir ceza bekliyor.

Yedi günde Finlandiya'da bir "Huomena" (günaydın) bir de "Kiitos" (teşekkür) öğrenmiştim, geçen cumadan beri Almancayı baya ilerlettim. Almanca isim tamlamalarını alt kelimelere ayırabiliyorum, bazılarının anlamlarını da tahmin edebiliyorum. Bunu İngilizce'yi kendi ana dili gibi konuşan Germen halkına borçluyum; adamlarda zaten İngilizce vurgusunu tutturma kaygısı yok, bir de araya kendi kelimelerini sokuşturuveriyorlar. Bir de şunu öğrendim; üstünde dar Helvetica fontla "Achtung: ..... verbotten" yazan bir tabela varsa topluluktan farklı hareket etmemek gerekiyor. Başka bir fontla olmuyor bu tabelalar, Fin halkının Ilta-Sanomat'ın başlığındaki fonta olan sevgilerinin aynısı Germen halkında bu dar Helvetica'yı uyarı levhalarında kullanmak şeklinde var. Bizde olsa restoran menüsünü de teknik raporu da nükleer serpinti uyarısını da Comic Sans MS ile yazardık.

Dresden de kuzeyde olduğunu belli ediyor, saat 21:45 ve cami olsaydı akşam ezanını az önce okumuş olurdu. Sabah da erken oluyor, bu sabah yine erkenden bir uyandım saat 5 gibi, etraf çok aydınlıktı. Neyse, bu demektir ki giderken çok problem olmayacak.

Buranın mahalli birası Radeberger, bir Pilsen. Ancak içimi Efes'e oranla daha rahat, çok aromatik değil, Miller'ın Pilsen ekolü olanı gibi. Burada bulanık -ve lezzetli, besleyici!!- bira ekolü var mı yarın Barış'a bir soracağım.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Font tespitleri nefis olmus. nukleer serpintiye cok guldum.

cmdrDoner dedi ki...

walla bilmiyom abi, adamlar direk o şekilde yazıyorlar. hayatın her alanında var bu font. posta kutusundaki "lütfen reklam atmayın" yazısı bile bu fontta.