
Aşağıdaki notu 29 Haziran gecesi yazıyorum. Birşeyler kaymış gitmiş olabilir. Bağlamdaki bugün kelimesi 28 Haziran'a karşılık geliyor.
Bugün, dünden kalan yerleri gezdim bir miktar. Yeni ustalar sergisi'ne gitmeyi hedefliyordum, serginin yerini bulamadım. Barış'la daha sonra konuştuğumda zaten bulamayacağımı söyledi; Maya (oda arkadaşı) serginin geçici bir süre kapalı olduğunu söylemiş. Bunun yerine şehirdeki Rodin sergisini gezdim. Rodin sergisi, sanatçının müsveddelerini, prototiplerini ya da az bilinen çalışmalarını içerse de oldukça verimliydi, yorulana kadar sergi gezdim kısacası.
Rodin sergisinden önce gördüğüm ilginç bir yer de Augustusstraße. Cadde boyunca Saksonya'nın 19. yüzyıl sonuna kadarki yöneticilerini arka arkaya gösteren bir duvar resmi var. Şehrin geri kalanı gibi bu resim de meşhur Dresden bombalanmasından nasibini almış, Meissen seramiğinden bu görüntüyü tekrar yerine koymuşlar. Şehir -Zwinger'daki gibi- bombalanma hiç olmamışçasına ayakta, ancak Augustusstraße'deki duvar resminin kitabesindeki gibi de Anglo-Amerikan bombardımanını unutmamış.
Bugün eski şehirde gördüğüm diğer bir yer de Frauenkirche, Türkçesiyle "Hanımın Kilisesi". Dresden'in bombalanması sırasında herşeyler beraber kilise de yerle bir olmuş. DDR zamanında da dinle imanla ilgilenen pek olmamış; o nedenle bir yıkıntı halinde kalakalmış. Geçen sene kilisenin yeniden inşası tamamlanış. Dresden'deki diğer tarihi binalar gibi kumtaşından ama daha açık bir renkte, çunkü kumtaşı isle kirle kararan bir malzeme çeşidi. Açık renkli yüzeyin arasında koyu renk eski taşlar da var. Kathrin bu taşların eski oldukları yerlerde olduğunu söyledi. İlk açıldığı zamanda önünde inanılmaz uzun kuyruklar olurmuş, bugün de turist grupları girişinde uzun bir kuyruk vardı. Kiliseye vardığımda bireysel giriş için kapalıydı, sanırsam yarın tekrar deneyeceğim.
Frauenkirche'den sonra Elbe'nin karşı kıyısına çıkıp Neustadt'a yani yeni şehre gittim. Yeni şehir de çok yeni bir yer değil, yanılma olmasın aman. Elbe kıyısında oldukça tarihi binalar var. Tarihi binalar bandının sonrasında da Güçlü Augustus'un altın yaldızlı bir heykeli var. Augustus, burası için Aşağı Saksonya Atatürk'ü diyebileceğimiz kadar değerli bir şahıs, sanırsam. Daha kuzeyde ise -şimdiki anlamıyla- Neustadt başlıyor. Neustdadt, tam genç işi, alternatif bir yer. Nüfus, görece genç. Punk nüfus oldukça fazla. Bir miktar içeri ilerledikten sonra -köpekli, tuhaf giyimli insanlara doyup- yeter dedim ve Barış'ın yanına gittim.
Barış'la beraber tekrar Neustadt'a gittim. Barış, ortamın güvenli olduğunu söyledi, Punkçılar sadece bira parası istermiş, Neo-Nazileri de sevmezmiş. Bilmiyorum, bana göre üç vakte göre o adamlar patlayacak. Punkçıların dışında da Neustadt çok alternatif. Bazı binaların ön yüzleri sanat eseri sayılacak graffitilerle bezeli. İlginç şeyler satan dükkanlar var. Hatta şehrin en büyük döner-lahmacuncusu olan ve daha önce tramvayların üstünde reklamlarını gördüğüm Dürüm Kebap Haus da burada. Dresden, adım başı Türk görülen Berlin olmadığı için anlatılası bir lokanta. Kathrin, Barış ve ben orada bir akşam yemeği yedik. Fiyat olarak ucuz, ancak yediğimiz lahmacun pek Türkiye'dekine benzemiyor. Marullu ve creme fraîche soslu lahmacunu biraz zor benimsedim, ne de olsa lahmacunun üstüne sıkılan limonun tartışıldığı bir ülkeden geliyorum. Ne satsalar satsınlar adamlar çok popüler. Barış'ın (ve ona eski ev arkadaşı Jana'nın) anlattığı kadarıyla adamlar ufak bir odacık olarak başlayıp Neustadt'da komple bir bina sahibi olmuşlar.
Biz yemek yerken de yan masaya iki Alman erkek oturdu. İki Efes ısmarladılar, -Germen adetleri uyarınca- birbirlerinin gözlerinin içine baktılar ve büyük bir iştahla Efes'leri diktiler. Bunu gördükten sonra bir sonraki durağıma kadar "Avrupa'da Türk İzleri" temalı birşey söylemek istemiyorum. Adamların memleketine kadar gidip bulanık Häffenweißer içerken bu durumu bir daha düşündüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder