
Arkadan esen rüzgarın sayesinde 1100 km/saat yer hızıyla Osaka'ya vardım, ama bu hız bile Dubai-Osaka arasındaki 8000+ km'lik mesafeyi çok kısaltmıyor. Uçakta yanıma takma altın rengi simli cadı tırnaklı bi kızcağız ve kahvaltıda şarap içtiği gözümden kaçmayan annesi oturdu. Uçağın %99.9'u gibi onlar da Japondu. Japonun, Japon olmayanla pek işi olmuyor galiba. Bu durum kendisini bir sıkıntı olarak gümrükte belli etti, uğraşacak çok yabancı bulamayınca gümrüktekiler beni ayakkabı tabanlarına kadar (ayakkabıyı çıkartıp, tabanlığın altında uyuşturucu ya da sansürsüz porno içeren usb bellek bulma ümidiyle) aradılar.
Herhangi bir ülkeye ilk gidiş demek oranın kullanıcı arayüzleriyle arıza yaşamak demek. Bir saat içinde bu arızalardan iki tane yaşadım hemencecik. Bir gidişe bir JR pass veriyolarmış, o nedenle 5 günlük pass alamadım, otomattan bilet almaya çalışırken yanlışlıkla return ticket aldım. Bavul emanet dolabına 100 yen kaptırdım (çünkü atacak başka para yoktu, iade yeri de yoktu) İngilizce menülü bu otomatik sistemlerle anlaşamamam sanırım kültür farklılığından. Japon toplumu pek homojen bir toplum (i.e. mozayik değil, mermer). Çok başarılı elektromekanik şeyler yapmışlar, ama Batılı (ben) sezgisine hitap etmiyor, kendi homojen toplumlarında problem çıkarmıyor sanırsam.
Osaka insanının genci ilginç. Çizgi filmlerdeki görünümlerin aynıları var. Başka bişey demiyorum.
Resim: Emre beni bir ramenciye götürdü. Dükkan süper, koro halinde bağırmalı haberleşme var. Tezgahın arkası ıslak zemin, rameni süzecekleri zaman yere süzüyorlar :P Tahminim elemanlar takunyalı.
1 yorum:
Ooo ayak basar basmaz başlamış japonlar seni etkilemeye! :)))
Yemek fotolarını bekliyorum heyecanla. :)
Yorum Gönder