
Sevgili okur,
Bu satırları Japon hava sahasının serhat boylarından yazıyorum. Blog yazma keyfine uçaktan Kansai bölgesini görünce vardım. Gelirken kullandığımız güney rotasındansa uçağımız kuzeyden gidecekmiş. Gelirken Hindistan ve Myanmar üzerinden gelmiştim. Şimdi Kuzey Çin ve Tibet üzerinden geliyor olacağım. Rüzgarsal nedenlerden dolayı birazcık daha az mesafe (8035 km dedi) ama 11 saat uçuş var.
Oturduğum yerin(40K) yan koltuğunda, ortadaki bayan başka bir yere geçti, dolayısıyla yanımdaki Japon amcayla daha fazla yerimiz var.
Gün kavramı falan karışık olduğundan ben tersten yazıyorum, aşağıdan yukarıya okuyunuz. § işareti, zamanda geri gittiğimizi gösteriyor.
§ Son Japonca anons da yapıldı. Artık kudasai yok minna-sama yok. Ama hala hostesler eğilip konuşuyor. (*) Dubai'ye kadar idare edebilirim bu durumda. Az önce hosteslerden biri adımı 'Mr. Yüksel' andı, eski otel voucher'ını teslim aldı. Böylelikle eski voucher'ın akıbeti konusunda bir konsensüse varılmış oldu. Tahminim bunun tek nedeni Japon kalite güvence sisteminin temel bug'ı... Muhatap olduğu müşterinin dilini ya da bildiği başka bir dili kullanma konusunda çok istekli ve becerikli değiller. Yeni voucher daha kapsamlı. Bedava vize var, bedava otel var. Bir duş alıp metroya binmeli gezmeli.
§ Emirates'i tekrar aradım, bileti eticket olarak aldım sonunda. Check-inimi online yaptım. Önümüzdeki ayın ekstresinde büyük bir Maxipuan kaynağı olarak göreceğim kendisini. Miktarı bende saklı olsun, hala anabilecek durumda diilim. En azından 450k yenle bir alakası yok. İstanbul-Bursa-Eskişehir otobüs biletim de var. Süper. Kalce çorbasını hazırlamaya Eskişehir'e yetişeceğim.

§ Bileti terminaldeki gişeden kaça alabileceğimi sordum, zira telefonla aradığım arkadaşın bana dediği gibi şehir merkezine gidip onlardan almam çok zor. Bir daha Osaka'ya gitmek istemiyorum, en azından şu seyahatimde. Gişeden 450k yen dediler, böyle bir bilet fiyatı mı var ya? Bir şekil e-bilet alıp alamaycağımı sormalıyım. Bu arada, farkettim ki bu adamlarla uğraşacağıma 50 metre ilerideki Korean Air gişesine gitseydim ilk söylenen fiyattan daha ucuza ve (İstanbul'a kaçırdığım uçaktan daha önce varacak şekilde?) daha hızlı gidebiliyormuşum. Neyse. Gidip bir traş oldum. Japon, havaalanı tuvaletinde herşeyi düşünmüş. Amerikan priz her musluk başında. Tuvalet kabininde üstüne çıkıp üst baş değiştirilen tabla ve çocuk oturtma koltuğu (kaçmasın bi yere diye) standart donanım. Süper.
§ Belli bir miktar saat geçtikten sonra sistem kendi kendini kapatmış, koltukta uyandığımda sanki hiç uyumamışım gibiydi, aradaki zaman kopuk. Olur ya hani, rüya bile görmez insan. Toparlandım, Emirates'i aradım, bana İstanbul'un söylediğinden çok daha fazla bir bilet farkı söylediler. Bilet sınıfı nedeniyle böyleymiş. Ya verilebilecek bir para ama tatsız.
§ Az önce fişlendim. İki hanım polis gelip pasaportumdan birşeyleri not aldılar. Onlara bayrama yetişmek istediğimden bahsettim, 'Hani sizin O-Bon gibi önemli birşey' dedim. Sanırsam 'Terminal' filmini canlı yaşayıp yaşamayacağımı öğrenmek istiyorlar, haklilar tabi. Anladılar az çok durumu. Uyuma düzenine geçiyorum. Tuvalette iç çamaşırı ve pantolon değiştirmeli. Diğerleri de temiz değil ama en azından terli değiller. HK seyahatinde verilen gece setini atmamanın faydası, fazladan çorabım oldu. Sakla samanı gelir zamanı.
§ Taksici amca beni bıraktı etti ama, uçağı kaçırmışım. Kyocera bıçağımı atmaya bile razıydım oysa ki. Beni n defa anons etmişler. Uçağın motor çalıştırmasına 15 dakika kala varınca almadılar haliyle. Zor konuşabiliyorum, nefes nefeseyim. Göğsümde iğne batması gibi bir ağrı var. Uçak kaçtı. Yerel havayolu ofisi gece 23:20'de tabi ki kapalı. Neyse ki sebil Internet var. Skype'dan İstanbul ofisini aradım. Dünyanın yuvarlak olması güzel şey. Bir miktar para ödemem gerektiğini söylediler, yarının uçağına yer ayırtım. Evet, artık içim daha rahat, ama o kadar da değil.
§ Osaka loop line'da yine kaybolmak üzereydim ki taksiye binmeye karar verdim. Taksici pek İngilizce bilmiyor, sayılar dahil. iPod'umu çıkarıp ekrana yaklaşık ne kadar tutacağını yazmasını istedim. 15k yen. Pek güzel. Pek seçeneğim yok. 7-Eleven aktarmalı havaalanına gidiyorum.
§ Shin-Osaka'ya bavul bırakmak ve içine de telefon ıvır kıvırını koymak iyi fikir değildi. Üç aktarma yapmam gerekiyor, kayboldum arada. Telefon bırakma noktası JR-Namba'dan yeraltı çarşısında koşmalı 6 dakika sürüyor, mağaza haritasında da 'Softbank' yazan birşey yok. Harita sadece kanji ve kana. Haritanın başında bir Japon görünce 'Sumimasen.. Sofutobank?'(**) diyerek yeri öğrendim. Neyse.. Kapanmış. Pembe telefonumun turşusunu kuracağım gibi görünüyor.
(*) Japon hostesi ya da garsonu, göz hizası müşterininkinin altına gelene kadar dizden kırıp eğilir ve Japon gramerinin farklı bir kısmını kullanarak siparişi alır. Çok batılı ya da salaş bir yer değilse işler böyle sanırım.
(**) Japon insanının ses tanımlama devresini çözemedim. 'gozaimasu' ve 'gozaimass' ile 'desu' ve 'dess' çiftleri Japon kulağı için aynı. Ama, diğer kelimeler için aralara bir yerlere sesli harflerin girmesi gerekiyor. Bunun yanında o ve ō farklı şeyler. Okuyabileceğiniz bir harita istemek için 'romanji map' yerine 'rōmanji mappu' demek daha faydalı. Nasıl perhiz nasıl lahana turşusudur bilmem ama telaffuz edemedikleri markalar kullanan bir üretim sektörü var. 'Pureisuteşon suri' ve 'Rōrando' hemen aklıma gelen örnekler. Bir kötü durum da sorularınıza cevabın aralara sesli harfli bir şekilde gelmesi. Anlaşılmayan birşey geliyor kısacası. HK insanından özür diliyorum şimdiden. Onlarınki anlaşılıyordu ya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder