
Kırım, yüzölçüm ve nüfus olarak orantısız bir şekilde Ukrayna'daki Lenin anıtlarının üçte birini barındırıyor. Rus ve Ukrayn nüfusun dünya görüşünde bunun önemli bir payı var; kendilerini (Sovyet) Rusya'ya daha bir ait hissediyorlar.
Gittiğimiz şehirlerde, 2. Dünya savaşı anısına da anıtlar vardı. "Rus" anıtların dibinde yapma çiçeklerden kontrast yapan renklerde çelenkler var.
Yol tabelalarında kuzey istikameti belirten tabelalarda Kiev yazarken birkaç diğer krokide kuzeye giden yol istikametinde Moskova yazıyor. Kırım Özerk Cumhuriyeti bayrağı ile Rusya bayrağının renklerinin aynı olması bir tesadüf değil.
Kısacası, Rus ya da Ukrayn ve "turuncu" insan sayısı az.
Tatar nüfus, hala anavatanlarında bir azınlık, ama durumları günden güne iyileşiyor. 1990'ların başında ortalık yerde konuşulmazken şimdi Kırımtatarca radyo ve televizyon var. Üç vakte Latin alfabesine geçiş de tamamlanacak. Kasabaların dışında boz renkli briketten, yaklaşık 4x4 metre büyüklüğünde -evet daha büyük değiller- sıvasız kulübelerden mahalleler hala var, (sanırsam) az da olsa bu kulübelerde hala yaşayanlar da var; göçüp gelen insanların ne şartlara geldiği az çok anlaşılabiliyor. Türkiye'de öyle gecekondu yok, bizim gecekondular bile daha büyük ve yapılılar.
Sosyalist sistemin tek faydası, sanat konusunda eğitimli çok kişi çıkarmış olması. Sadece Eskişehir'de Kırım'dakinden fazla Tatar vardır herhal, ama topluluk önünde çalabilen iki kişi çıkar ya da çıkmaz. Gördüğüm bildiğim kadarıyla radyoya televizyona çıkacak kıratta bir düzineden fazla böyle ses sanatçısı var, çalgı takımlarını falan saymıyorum. Bunların 5-6 tanesi Türkiye'de de beğenilecek kişiler; Dilaver Osmanov Polatlı'da bir buçuk Serdar Ortaç gücünde olabilir. Türkiye'deki çingene olmayan toplum için çalgı çengi kaka meslek, ama sürgüne, yasağa, kültür emperyalizmine rağmen kültürü korumak için gerekliler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder