
Sabah 5:30'da kalktım, bavulumu kapatmadan önce bir e-posta yazdım. Sanırsam bavulu kapatmadan önce bilgisayarın şarj cihazını koymayı unutmuşum, tam hatırlamıyorum, bilincim yerinde değildi. Ankara-İstanbul uçağına zamanında yetiştik. Sorunsuz bir yolculuk geçirdik, Rıdvan abiyle çaprazdaki kişinin Murat Murathanoğlu olup olmadığını tartışmamız haricinde.
Sorunsuzluk kısmı İstanbul'a varana kadardı. 11:40'daki uçağa 13:10 gibi binebildik, bu nedenle de 16:30'daki Helsinki-Oulu uçağı kaçtı. Neyse ki bir sonraki uçağa bilet hemen verildi, ancak o uçak da rötarlı geldi. Kalkıştan sonra Oulu'ya kadar sarsıntısız dertsiz vardık, ta ki bavullarımızın olmadığını farkedene kadar. Problemler ve buranın milli içeceği kahve nedeniyle biraz başım ağrıyor, Rıdvan abininki çatlıyor. Apranaxlar da bavulda kaldığı için nöbetçi eczaneye uğramak zorunda kaldık, idareten birşeyler bulduk. Apranax muadili (naproksen sodyum'lu) ilaçlar reçeteye tabi olduğu için daha hafif birşeyler edinebildik. Prospektüs Fince çıktı haliyle, arkasındaki İsveççeden baktık biraz, göz kararı attık birkaç tane.
Şarj cihazı ya da Apple store bulana kadar sonraki post'ların varlığı tehlikede. Yazmassam gücenmeyin. Bir de, Viyana'ya ve sonrasına olan biletleri unutmuşum evde. Neyse ki A4'e yenilerini basınca oluyor.
Gördüğüm kadarıyla Helsinki yeşil karayla kahverengi denizin buluştuğu yerde bir şehir. Oulu denizi ne renk görmeye fırsat olmadı daha, olsa da mayo bavulda kaldı. Ancak Oulu'nun havasında hafif bir çürük yumurta kokusu var, herhal kağıt endüstrisinden mütevellit. Hem Oulu, hem de Helsinki havaalanlarında da bir tuhaflık var, uçaklar üç boyutlu bir S yaptıktan sonra iniyorlar. Taksiciler kazıklamıyor, taksimetre lineer işliyor, trafik kurallarına uyuyor. Ancak gözünü yoldan ayırmama adına iki saat cep telefonunun jakını aradı arabada, gözümden düştü.
Bugünün güzel yanı, İstanbul-Helsinki uçağı Litvanya, Letonya ve Estonya üzerinden geçti. Kanat önü olsa da Kaunas, Riga ve Tallin körfezi manzarası oldu kısa sürelerle; Riga görmedim demem artık :) Saat 21: ve hala güneş var, bir duş alıp çıkmalı.
Resim: İki saat boyunca manzaramız, rötarlı uçağımız.
5 yorum:
Kaptanın seyir defterine ek:
Denizin rengi koyu kahverengi. Espresso renginin daha soluğu ama aynı o kadar koyu.
Apple satan yer yok, bi sürü zibidi var. İnsanlar az önce gündüz gündüz içip içip duvarlara işiyorlardı. Arka sokakta Türk restoran, limana giden yolda Kürt kebapçı var.
Martılar daha bir hoş, kıyıda sivrisinek bol.
Otelin perdesinde bir bug var, içeri ışık giriyor.
şarj cihazı postalamamı ister misin turan burdan?
cihanzdan pahali gelir tabi de.. :)
Baba sana oncelikle sabir diliyorum. Gece 9 ve halen gunes ...
Zor cok zor. Neyse, bence o bug'i bir an once hallet.
Sarj cihazi cok amatorluk olmus. Yakismamis.
Neyse ben sirkette biraz Remedy takilayim. Gerci konsantre olamiyorum. Bir bok yaptigim yok. Insallah bir ara kafami toplayip birseyler yapacagim.
allah bismillah.. sonu benzemesin turan..
gunduz icip duvara iseyen insanlari anliyorum ben.
Yorum Gönder