2011-07-23

paris

Bu yaz Paris'e gitme fırsatım oldu. Thalys ile Brüksel'den kısa sürede ulaşılabilen bir yer Paris. Tren, Kuzey Garı'nın kalabalığının içine bırakıyor. Oradan, otelimize üç metro aktarmasıyla ulaştık.

İstasyondan itibaren dikkatimi çeken bir nokta, -etnik anlamda- Fransız insanının yanı sıra büyük bir yabancı nüfus buluması. Evet, yetmişiki buçuk milletten insan her tarafta, ama gözün gördüğü kadarıyla büyük bir üçüncü dünya kökenli nüfus var, Fransız futbol takımındaki etnik dağılım, üç vakte Fransa vatandaşları arasında da olacak gibi görünüyor. Bazı seyyar satıcılık sektörleri etnik olarak ayrılıyor: Eyfel kulesi hediyeliği satanlar hep Kara Afrikalı, müze önlerinde su satanlar Hindistan yarımadası kökenli. Magripli çoktan toplum içine entegre olmuş, taksi şoförü seviyesinin üstüne çıkmış. Hatta bazısı muhafazakar Türk'ü özendirecek şıklıkta tesettür dolaşıyor - bir Konya olamasa da Paris'de çok sayıda kapalı dolaşan var.

Kısıtlı bütçemiz nedeniyle Michelin yıldızlı bir yere gidememiş olsak da Paris'de güzel şeyler yedim. Örneğin:
  • Soğan çorbası hiç içmemiştim, iki ayrı yerde denedim. İlk denediğim yer (belli etmese de) Türk olduğundan şüphelendiğim bir pizzacıydı. İşkembe çorbası gibi ekşi yapmıştı, süperdi.
  • Flan patisser, güzel bir pasta. Cheesecake gitsin flan gelsin, sağlıklı yaşayalım. Kayınbiradere tavsiyesi için teşekkür.
  • Peynir, belki de en ucuz yiyecek. Şarap, (fiyat-performans ekseninde) tr ile aynı fiyata. İyi ekmek bulmak mümkün.
  • Montmartre'da fantastik renklerde ve kokularda makaron yapan bir yer vardı. Tanesi üç liraya makaron yemek koysa da bir tane alıp neymiş diye baktık.
Bunun dışında... KuruHasan yiyip Evian içmenin hastası değilim. Şarküteri ürünlerini çok deneme fırsatım olmadı malum nedenlerden.




Hiç yorum yok: