2009-05-03

3 Mayıs: Hong Kong'da bol bol yürüyüş

Gece uyumakta biraz zorlandım. Jet lag kendini ufaktan belli ediyor. Arada amcam aradı, birşeyler mırıldanıp telefonu yüzüne kapattım sanırım. Sabah saat 6 gibi uyandım. Otelli kahvaltılı aldıysam kahvaltısını kullanırım dedim, gittim yedim, ama çok randımanlı olmadı. Avrupai kahvaltı demek kahvaltıda bol bol domuz demek, Hong Kong'da.



Victoria Peak ve Hong Kong yolları

Sabahtan -yine şanslıydım- hava bozmamıştı. Admiralty istasyonunda inip Victoria Peak'li yürüyüş yoluna başladım. Haritadan bakınca çok küçük bir alanda yürünüyor, Hong Kong, hem gerçek hem de mecazi anlamda bir orman. Metro istasyonları binalarla entegre, öyle ki bizde ya da başka yerlerde açıklık alanda ayrıca bina/kulübe olarak görünen istasyon girişleri burada yok. Bina düşünün, bi tarafta dükkan var, diğer taraf iki basamak eşikten sonra metro girişi. Hızlı yürüyünce kaçabiliyor. Metro girişinden girdiniz, çıkışından çıktınız diyelim, bir blok ötedeki yan caddeye geçmek kolay olmayabiliyor. Yol boyu ve yol aralarında parmaklıklar var, çok yerde geri dönüp başka bir nokta aramak gerekiyor. Yol diye gördüğünüz yerlerin bazıları "Private Road", gelme geçme bir arkadaşa bakıp çıkma yok. Neyse, Admiralty'den parka ulaşmak için metro çıkışının olduğu binanın içine girip köprüden karşı binaya geçmek, karşı binanın içindeki yürüyen merdivenden iki kat çıkıp soldaki kapıdan dışarı çıkmak gerekiyor. Yaa... Mekan dağlık olduğu için kot farkı da bol bol var, adamlar bunu n katlı binaları balık istifi dizip örtmüşler.




Parkın içinden geçince Victoria Peak'e giden tramvaya ulaşılıyor. Park derken... İklim müsait olunca evde salon bitkisi yapıp el bebek gül bebek bakılan türlerin bazıları burada kendinden bitiyor. Parkta çok çeşit bitki var, meraklısı ağaçların boynundaki ya da otların yanındaki Latince ve İngilizce adları olan plakalardan ihtiyacını giderebiliyor. Bir de büyük kuş kafesi (Cage diil, Aviary) var ama kapalıydı, bakamadım.




Peak tram ile 45 derece rampalı bir yolculuk yapıp -hemen hemen- en tepedeki ...mall'a... ulaşabiliyorsunuz. Dik kadraja sığmayan binalar birden tamamen görünür oluyor. Ama Tsim Sha Tsui'den gece görünüşleri daha bir güzel. Teknosa vitrini gibi oluyorlar, hepsinin üstünde bir elektronik markası.


Çarşı pazar

Otelden çıkmadan önce bir de hızlıdan Mong Kok(旺角) dolaşayım dedim. Günün pazar ve saatin erken olmasından mütevellit, çok açık dükkan yoktu. Yerel halka da hitap eden yerler açıktı, oralardan gezme şansım oldu biraz biraz. Domuz satan yerler -kokusuna alışkın olmadığımdan olabilir- kötü kokuyor. Kurutulmuş balık kadar değil, neyse ki. Pişmiş et satılıyor. Ne eti olduğunu tam çıkaramadım, dışı hafif yanık, içi de başka bir nedenle kahverengiydi. Ördek ve tavuk, -karışmasın diye olabilir- kafasıyla gagasıyla, bir sosa batırılmış ve dışı hafif susamlı satılıyor. Tropik meyve çeşit çeşit. Üç dört çeşit muz gördüm, papaya falan da var ama gerisini bilemeyiz. Nasıl yenir bilemediğimden almadım.


Mong Kok gezisini akşam tamamladım. Mong Kok ve Türkiye'deki karşılığı pazar ortamı için konuşayım, Hong Kong'da giyim TR fiyatından az pahalı. Ama alınır mı derseniz hayır. Hello Kitty ve arkadaşlarına özel bir ilginiz varsa bilemicem. Kirainet'in "otaku" olarak adlandırdığı tarzda, Mong Kok malı. Bir miktar yürüdükten sonra tezgahlar tekrar etmeye başlıyor, aynı malı benzer konfigürasyonda tekrar tekrar görülüyor.

Mong Kok'dan yürüyerek 15 dakika mesafede harbi Cartier-Gucci mağazaları var. Ama arada Dockers falan yok. Hong Kong'da görünen insanlar -başka bi yere gidip almıyorsa- ya Hello Kitty kılıklı birşey ya da bizim normalde giymediğimiz pahalı markalardan giyiyor. Bunların çakma olma olasılığı çok fazla ya da Louis Vuitton Hong Kong Kızılayı'na hayrat yapmış.




Öğlen yemeğini Wan Chai (灣仔) tarafında esnaf lokantası görünümlü bir yerde yedim. Hani Eskişehir'deki Bolkepçe ya da Birlik lokantası formatında, girişte sıcak yemekler var. Arkadan soğuklar geliyor. Geçen seferden akıllanıp sadece karides noodle çorbası istedim. Sonrasında da sagolu (böyle nişastalı birşey..) ve mangolu puding. Geçen sefer biraz hızlı davrandım ya da servis kötüydü herhal, garson ara ara gelip plastik sürahiden çayı da tazeledi bir güzel.


-edit-
Wan Chai'de biraz gezip bilgisayar malzemesi satan labirentimsi iş hanında bir tur attım. Prosumer ev kullanıcısının ihtiyaç duyabileceği herşey orada vardı.

Wan Chai'den Causeway Bay istasyonuna kadar yürüdükten sonra Sheung Wan(上環)'a gidip oradaki yürüyüş turu etabına başladım. Günlerden pazar olması nedeniyle dükkanların çoğu kapalıydı, ama fikir verecek kadar çok dükkan görme imkanım oldu. Bol bol kurutulmuş deniz ürünü, biraz sürüngen ve iki dükkanda da kırlangıç yuvası vardı. Çin antikası bayınca acıktığıma karar verdim, Sheung Wan istasyonunun çıkışındaki Vietnam lokantasına gidesim geldi. E, görmediğim kuş bir leylek kalmıştı ya. 



Vietnam lokantası benim için duble fiyasko oldu. Öncelikle tabelanın altındaki yere girdim. Mekan biraz cafeye benziyordu, menüye bakınca pek orijinal birşey göremedim. Sadece girip yemiş olmak için küçük bir tabak kızarmış tofu istedim. Çıkışta, yanda bir kapı daha olduğunu ve yukarı çıkıldığını gördüm. Evet, Çin yemeği gibi olmayan bir menü vardı ama biraz şık, -belki de- yemekleri uyarlama bir yerdi.  Neyse.. Sonrasında tedbiren ilaç almaya gerek yoktu ama 24 saat yol gidip Quick China'ya varmış gibi hissettim kendimi. En azından tek kullanımlık kağıt zarftaki bambu çubuklardan vermiyorlar... di mi Polyanna.

Yemekten sonra, Mong Kok turunu tamamladım, yeşim satan dükkanların -kapalı hallerini- görüp bavulumu aldım, havaalanına gittim.
-edit-

Hiç yorum yok: